Karantinanın zorunlu yalnızlığı

Zorunlu yalnızlık, bireysel ve toplumsal dönüşümümüze olumlu katkılar sağlayabilir. İçinde bulunduğumuz koşulu olumlu yönde evrilmesini sağlamak için dürüst iç hesaplaşmalara gereksinimimiz var. Otorite ve popülizmle sarılmış çevremizden çıkış yollarını da bu hesaplaşma ile bulabiliriz.

Kapitalizm, savaşların azalmasını sağlamıyor. Mülteci ve göç sorunlarını, iklim değişikliğini, gelir adaletsizliğini, kaynakların eşit kullanılmasını, beslenme dengesizliğini, insan hakları sorunsalını, emeğin karşılığının alınmasını, kadın sorunsalını çözemiyor. Hatta tam tersine bu sorunların ana kaynağı gibi gözüküyor. Bu sorunları çözecek yeni düşüncelere ihtiyaç var. İşte yalnızlık süreci bu değişikliği sağlayabileceğimiz çözümlerin bir başlangıcı olabilir. Nasıl mı?

Yalnızlık bizi düşünceye yönlendirir. Gündelik yaşam temposu içinde kaybettiğimiz, ama daha çok popüler uyaranların engel olduğu düşünme eylemimizi yeniden başlatabilir.

Yalnızlık vicdanımızla baş başa kalmamızı sağlar. Bizi vicdanın kaynağına götürerek benliğimizi aramamıza, vicdanımızı geliştirmemize aracı olur.

Yalnızlık yaratıcılık niteliklerimizi ortaya çıkarır. Dünyaya dair kaygıları ortadan kaldıracak somut önerilerde bulunmak, yaratıcı aklın işidir. Kamusal alan baskı altında ezildiğinde, ancak içine çekildiğimiz yalnızlıkla yaratıcı düşünceyi üretebiliriz. Tarih bize sanatın en gelişkin dönemlerinin, totaliter dönemler olduğunu defalarca göstermiştir.

Yalnızlığın bu üç etkisi, düşünce, vicdan ve yaratıcılık bize dünyayı yeniden kurgulama becerisini kazandıracaktır. Dünya insanın kurgusudur. Yasalar, edebiyat, sanat, müzik, felsefe, kurumlar… Bizi ortak yaşamımızda barındıran ve yönlendiren tüm fiziksel ve kavramsal şeylerden oluşur. Dünya insan yapımıdır, ancak insan hayatından daha uzun ömürlüdür. Öte yandan, insan yapımı olduğu için aşınır ve sürekli yenilenme ihtiyacı duyar. İşte bu değişim ve yenilenme, her neslin görevidir. Dünyanın ihtiyaç duyduğu yenilenme ancak bizlerin çabasıyla gerçekleşebilir. Hepimiz birer kahraman olarak bu değişimin parçası olmalıyız. Değişim kesinlikle yukardan değil, aşağıdan gelecektir.

Bugünlerde en çok duyduğumuz söz artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı. Benim düşüncem yukarda sözünü ettiğim iç hesaplaşmayı yapmazsak, bir süre sonra eski düzenimize benzer bir yaşamı yeniden sürdüreceğimiz doğrultusunda. Biz teknolojinin bize sağladığı konforla ilerlediğimizi sanıyoruz. Evet bir açıdan teknoloji, iletişim, küreselleşme, kültürlerin iç içe geçmesi bizim yeni yaşamları deneyimlememizi sağlıyor. Ama düşünsel yöndeki gelişimimiz Homo Sapiens’in ilk çağlarından çok farklı değil. Temel davranış biçimlerimizde evrimsel bir değişim ne yazık ki çok fazla değil.

Artık değişimi istemeli ve onun kahramanları olmalıyız. Bugün içinde bulunduğumuz durum bir avantaja dönüşmeli. Yalnızlığımızın bize sağladığı avantajı. Sapiens’in tarih içinde yaşadığı sıçrama noktalarından birisindeyiz. Bugün en önemli farkımız, artık farkında olmaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir