Şanlıurfa ili sınırları içindeki Göbekli Tepe avcı-toplayıcı yaşam biçiminden, tarım ve hayvancılığa geçiş sürecini anlamamıza önemli katkılar sağlamış dini mekanların biçimlenmesi, tapınak mimarisinin ve sanatın doğuşu açısından benzersiz bir tarihöncesi yerleşimdir. Göbekli Tepe’yi benzersiz kılan özelliklerinden başında ait olduğu günümüzden önce 12.000 -8.000 yıllık zaman süreci açısından hiç beklenilmeyen anıtsal mimarlık örnekleri ve bunlarla bağlantılı çok gelişkin bir sembolik anlatımın çarpıcı örneklerini barındırmasıdır. Göbekli Tepe’nin en ilginç buluntuları kült yapılarının içindeki, üzerleri betimli dikilitaşlardır. Bunlardan ortadakiler insan ve karışık yaratıklar, duvar çevresindekiler ise hayvan betimlidir.
Çanak Çömleksiz dönemin başlarına ait bölgedeki bütün yerleşimlerde olduğu gibi alt kültür katlarında dairesel planlı, üst yapı katlarında dörtgen planlı anıt yapılardır. Jeomanyetik ve jeoradar yöntemleriyle yuvarlak ya da oval planlı yapılardan 20’ye yakını tespit edilmiş bunlardan 8 tanesi kazıyla ortaya çıkarılmıştır. Bu yuvarlak planlı yapıların ortasında iki tane boyu 5 m. yi bulan kireç taşından stilize edilmiş büyük boyutlu T- biçimli dikilitaşlar bulunmaktadır. Ortaya çıkarılan mimari ve yontu eserlerinin yapımında kullanılan kireçtaşlarının taş ocakları Göbekli Tepe’nin üzerinde bulunduğu kaya platosundadır.
Göbeklitepe’deki T’ ve ‘ters L’ biçimli dikilitaşların insanları simgelediği anlaşılmaktadır. Genellikle iki dikilitaşın çevresinde aynı şekilde daha küçük dikilitaşlar bu iki dikilitaşa yönlendirilmiş olarak duvarların içine yerleştirilmiştir. Dikilitaşların üzerlerinde kabartma tekniğinde yapılan hayvan motifleri ve çeşitli soyut semboller görülmektedir. Bu ilginç yapı toplulukları insanlık tarihinde dini mekanların biçimlenmesi, tapınak mimarisinin ve sanatın gelişimi açısından bilinen en eski örneklerdir..
Arkeoloji ve Sanat Yayınları’nın kurucusu, arkeolog Nezih Başgelen’in sunumu bizlere bu ruhu yansıtmaya çalışacak.
1 Ağustos Cumartesi saat 18.00’de.